Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

öne geçmek

  • 1 let one's hair down

    sakinleşmek, rahatlamak, kendinden geçmek, içini dökmek, saçını açmak, saçlarını omuzlarına dökmek
    * * *
    (to behave in a free and relaxed manner.) rahatına/keyfine bakmak

    English-Turkish dictionary > let one's hair down

  • 2 cross one's mind

    aklına gelmek, aklından geçmek

    English-Turkish dictionary > cross one's mind

  • 3 thrust one's way through

    v. ite kaka geçmek

    English-Turkish dictionary > thrust one's way through

  • 4 cross one's mind

    aklına gelmek, aklından geçmek

    English-Turkish dictionary > cross one's mind

  • 5 thrust one's way through

    v. ite kaka geçmek

    English-Turkish dictionary > thrust one's way through

  • 6 hide one's face in shame

    utancindan yere geçmek

    English to Turkish dictionary > hide one's face in shame

  • 7 jump the queue

    öne geçmek, sırayı bozarak öne geçmek, uyanıklık yapmak
    * * *
    (to move ahead of others in a queue without waiting for one's proper turn: Many wealthy or important people try to jump the queue for hospital beds.) kuyrukta öne geçmek, araya girmek

    English-Turkish dictionary > jump the queue

  • 8 вырываться

    kurtulmak; fışkırmak; öne geçmek
    * * *
    несов.; сов. - вырва́ться
    1) тк. несов. ( пытаться освободиться) kurtulmaya çalışmak

    вы́рваться из рук кого-л.birinin elinden kurtulmak

    вы́рваться из пле́на — esaretten kurtulmak

    3) (о пламени и т. п.) fışkırmak
    4) ( уходить вперёд) öne geçmek; öne fırlamak

    го́нщик вы́рвался вперёд — yarışçı (hamle yaparak) öne fırladı

    Русско-турецкий словарь > вырываться

  • 9 devancer

    v t
    1 öne geçmek
    2 faire avant başa geçmek

    Je voulais t'écrire mais tu m'as devancé. — Sana yazmak istiyordum ama sen önce davrandın.

    Dictionnaire Français-Turc > devancer

  • 10 выдвигаться

    ilerlemek,
    öne geçmek
    * * *
    несов.; сов. - вы́двинуться
    1) (вперёд, наружу) ilerlemek, öne geçmek
    2) тк. несов. (о ящике и т. п.) (çekilerek) açılmak
    3) ( по работе) sivrilmek

    Русско-турецкий словарь > выдвигаться

  • 11 выходить

    iyileştirmek; yetiştirmek; inmek; ayrılmak,
    çekilmek; olmak,
    çıkmak; (pencere vb.) açılmak,
    bakmak,
    nazır olmak; tükenmek,
    suyunu çekmek; tüketmek
    * * *
    I выход`ить
    несов.; сов. - вы́йти
    1) врз çıkmak; inmek (из вагона и т. п.); ayrılmak, çekilmek, istifa etmek ( из организации)

    выходить из больни́цы — перен. hastaneden çıkmak

    выходить из-за стола́ — masa / sofra başından kalkmak

    выходить со ста́нции (о поезде)перен. (istasyondan) kalkmak

    выходить из войны́ — перен. savaştan / harpten çıkmak

    вы́йти из кри́зиса — перен. bunalımdan çıkmak

    выходить на у́лицу (о массах) — sokağa / dışarı çıkmak; sokaklara dökülmek

    выходить в мо́ре — denize çıkmak

    выходить в откры́тое мо́ре — denize açılmak

    выходить на охо́ту — ava çıkmak

    выходить на лов ры́бы — balığa çıkmak

    выходить на сце́ну — sahneye çıkmak

    выходить на мировы́е ры́нки — dünya pazarlarına açılmak

    выходить на рабо́ту — işbaşı yapmak

    выходить на телеэкра́ны (о фильме)ekrana gelmek

    вы́шел но́вый журна́л — yeni bir dergi çıktı

    две соро́чки из э́того не вы́йдут — bundan iki gömlek çıkmaz

    2) (становиться, делаться кем-л.) olmak

    из него́ вы́йдет хоро́ший врач — iyi bir doktor olur

    челове́ка из него́ не вы́йдет — adam olmaz

    геро́й из него́ не вы́йдет — onda kahraman olacak hal yok

    выходить победи́телем из чего-л.galip çıkmak

    3) ( получаться) olmak; çıkmak

    ничего́ у него́ не вы́йдет — bir şey başaramaz:

    из э́того ничего́ не вы́йдет — bundan bir şey çıkmaz

    не вы́йдет! — sökmez!

    вы́шло так, как я сказа́л — dediğim çıktı

    э́тот сни́мок не вы́шел — bu fotoğraf (iyi) olmadı

    сни́мок хорошо́ вы́шел — resim iyi çıktı

    как бы чего́ не вы́шло — bir şey olmasın

    как же так вы́шло, что... — nasıl oldu da...

    4) тк. несов. bakmak; açılmak

    ко́мната выхо́дит о́кнами в сад — odanın pencereleri bahçeye bakar

    дверь выхо́дит в коридо́р — kapı koridora açılır

    доро́га выхо́дит на шоссе́ — yol şoseye kavuşur / çıkar

    5) ( замуж) varmak

    выходить за кого-л.birine varmak

    6) тк. сов. ( происходить)...dan olmak, içinden çıkmak / gelmek

    он вы́шел из крестья́н — köylüdendir, köylü içinden çıkmıştı

    он вы́шел из наро́да — halkın içinden yetişmişti

    7) ( расходоваться) tükenmek, suyunu çekmek; harcamak, tüketmek

    у нас вы́шел весь бензи́н — benzinimiz tükendi

    у нас выхо́дит мно́го дров — çok odun harcarız

    ••

    выходить из берего́в — taşmak

    вы́йти из заколдо́ванного круга — kısır döngüden kurtulmak

    выходить из себя́ — çileden çıkmak

    умо́м он не вы́шел — akıldan yana züğürttür

    она́ лицо́м не вы́шла — çehre züğürdüdür

    э́та те́ма выхо́дит за ра́мки нашего сообще́ния — bu konu tebliğimizin çerçevesini aşmaktadır

    на́ша кома́нда вы́шла вперёд — takımımız öne / ileri geçti

    II в`ыходить
    сов., см. выхаживать

    Русско-турецкий словарь > выходить

  • 12 vorfahren

    vor|fahren
    I vi
    1) ( ankommen) gelmek (mit/in ile);
    vor etw dat \vorfahren bir şeyin önüne gelmek;
    mit dem Taxi \vorfahren taksi ile gelmek
    2) ( vorne fahren) önde gitmek; ( vorausfahren) önden gitmek
    3) ( nach vorne fahren) öne geçmek
    II vt ( vorrücken) öne almak, ileri çekmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > vorfahren

  • 13 takaddüm

    arapça تقدم 1.öncelik. 2.öne geçme. takaddüm etmek öne geçmek.

    Osmanlı Türkçesi Sözlüğü > takaddüm

  • 14 вперёд

    ileri; bundan böyle; peşin
    * * *

    идти́ вперёд — ilerlemek

    вы́йти вперёд — öne geçmek

    2) разг. ( впредь) bundan böyle

    впредь э́того не де́лай — bunu bir daha yapma

    3) разг. ( сперва) peşin

    заплати́ть вперёд — peşin ödemek

    ••

    вперёд, к побе́де! — zafere doğru ileri!

    часы́ иду́т вперёд — saat ileri gidiyor

    Русско-турецкий словарь > вперёд

  • 15 get ahead

    ilerleme kaydetmek, başarılı olmak, öne geçmek
    * * *
    ilerle
    * * *
    (to make progress; to be successful: If you want to get ahead, you must work hard.) ilerlemek, başarılı olmak

    English-Turkish dictionary > get ahead

  • 16 forge ahead

    ilerlemek, öne geçmek, gittikçe başarılı olmak, sağlam adımlarla ilerlemek
    * * *
    yarışta en ileriye geç

    English-Turkish dictionary > forge ahead

  • 17 go ahead

    devam etmek, ilerlemek, önde gitmek, gelişmek, önden buyurmak, öne geçmek
    * * *
    1. devam et (v.) 2. ilerleyen (adj.) 3. ilerle

    English-Turkish dictionary > go ahead

  • 18 shoot ahead

    ok gibi fırlamak, fırlamak, atılmak, öne geçmek

    English-Turkish dictionary > shoot ahead

  • 19 shoot ahead

    ok gibi fırlamak, fırlamak, atılmak, öne geçmek

    English-Turkish dictionary > shoot ahead

  • 20 Führung

    Führung ['fy:rʊŋ] f
    1) ( Leitung) yönetim, önderlik;
    unter jds \Führung birinin önderliği [o yönetimi] altında
    2) sport;
    in \Führung liegen ileride olmak;
    in \Führung gehen öne geçmek; (Ball\Führung) sürme
    3) ( Benehmen) davranış
    2. <- en> f; ( Besichtigung) rehberli tur

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Führung

См. также в других словарях:

  • ileri geçmek — 1) öne geçmek 2) üstün bir makama geçmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • İMAM — Öne geçmek. * Önde ve ileride olan. Delil ve rehber. * Cemaate namaz kıldıran. * İçtihad sahibi zat. Mezheb sahibi olan. * Bir mahallenin lüzumlu işlerine ve içtimaî vazifelerine nezaret eden. * Müslümanların imamı olan halife ve askerlerin başı …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • takaddüm — (A.) [ مﺪﻘﺕ ] 1. öncelik. 2. öne geçme. ♦ takaddüm etmek öne geçmek …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • ön — is. 1) Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı Beş on kişi, köşkün önünde toplandık. M. Ş. Esendal 2) Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim. B. Felek 3) Bir kimsenin ilerisi Bir… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ileri — is. 1) Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı 2) Bir şeyin ulaşılacak yönü Yolun ilerisi düz. 3) Henüz gelmemiş zaman, gelecek, sonra 4) sf. Önde bulunan İleri karakol. İleri hat. 5) sf. Doğrusundan daha çok gösteren (saat) Saat …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»